Yazar: Cem Kıvırcık
Yaklaşık üç yıldır Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu başkanlığı görevinden sonra Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı olarak görev alan Dr. Ömer Fatih Sayan, ilk söyleşisini Kamu Teknolojileri dergisi ile yaptı. Sayan, “yerli ve milli” konusunda dergimize çok önemli açıklamalarda bulundu.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu başkanlığı görevi sırasında kendisini tanıma fırsatı bulduğum Dr. Ömer Fatih Sayan, bakan yardımcılığı görevinin ilk günlerinde Kamu Teknolojileri için röportaj talebimize teveccüh gösterdi. Günün konusu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Onların iPhone’u varsa, burada da Samsung var… Bizde de Venüs var, Vestel var…” şeklinde sarf ettiği sözlerdi. Cumhurbaşkanı, teknolojide yerlileşme ve millileşme konusunu bu cümlelerle işaret ediyordu. Biz de Kamu Teknolojileri olarak, “yerli ve milli” konusunda neler yapıldığını, neler yapılması gerektiğini Dr. Ömer Fatih Sayan ile konuştuk.
“Biz mesajı 4,5G ihalesini yaparken aldık”
“Biz zaten cumhurbaşkanımızın mesajını 4,5G ihalesini yaparken aldık” diye sözlerine başlayan Sayan şöyle devam ediyor: “Tüm çalışmalarımızı bu mesaj doğrultusunda kurguladık ve o zaman şebekelerde kullanılan ekipmanların yüzde 30-40-45 yerli olacak dedik. Son zamanlarda bir kavram daha ekledik, sadece yerli yani Türkiye’de üretiliyor olması yetmez milli de olsun. Yerli ve milli konusu önemli… Esasında birbirine karıştırılan konular. Yerlilik deyince biz gerek Çin’deki tedarikçi, ya da buradaki tedarikçi bir ürünün patent, telif hakkı meselelerine girmeksizin Türkiye’deki fabrikada ürettiğinde bu ürüne “yerli” diyebiliyoruz. Milli dediğimiz zaman, bu tanım herhangi bir kanunda olmamasına rağmen bir ürünün patent, telif hakları dahil geliştirilmesinin de ülke sınırları içinde yapılması demek anlamına geliyor. Esasında bu konuda yaptığımız birçok çalışma var. Örneğin ULAK, şebeke anlamında yerliliği ve milliliği en üst düzeyde tuttuğumuz en önemli projemiz.”
“Yerli ve milli” kavramları arasındaki farkı mükemmel bir şekilde tanımlayan Sayan, önemli bir özeleştiride de bulundu. “30-40-45 biz kuralları oraya koyduk ama bir hamisi olmadığı, birileri bu işin peşinden koşturmadığı sürece bu oranların kâğıt üzerinde kaldığını gördük.” diyen bakan yardımcısı “Bunun üzerine arkadaşlarımla oturduk ve bu işin biz el atmadan çözülmeyeceğini, operatörlere hadi yapın yapın demenin yeterli olmadığını anladık. Operatörleri ve üreticileri toplayarak OSTİM’le bir haberleşme kümelenmesi oluşturulduğu takdirde potansiyel var esasında. Yani helvayı yapacak bütün malzemeler, orada burada, ufak tefek var. Biz bunu birleştirip helva yapıp piyasaya sunmak üzere bir haberleşme kümesi oluşturduk ve bu haberleşme kümesindeki firmalar TÜBİTAK’a başvurdu. Destek aldılar ve ilerliyorlar. ULAK bir yanda yine devlet destekli projemiz olarak yürüyor. ULAK+5G, ULAK’ın 5G versiyonu, bütün bunlar içinde olmak üzere bir haberleşme kümesi yanı sıra yapılıyor.”
“Yine cumhurbaşkanımızın sözlerinden yola çıkarak kamunun da ihale alımlarında yerli ve milli ürünleri, ya da farklı alternatifleri değerlendirmesi gerektiği konusunda düşünceleriniz nelerdir acaba?” diye soruyoruz Dr. Ömer Fatih Sayan’a…
Türkiye’de yerli ve milli üretim konusunda olumlu gelişmeler olduğuna işaret eden Sayan, şunları söylüyor: “Cumhurbaşkanımız son dikkat çektiği noktada özellikle biz tüketicilere doğrudan kendi kullandığımız ürünlerle ilgili bir uyarıda bulundu. Daha bu cuma günü (31 Ağustos) Samsun’da bir girişimcimiz (Reeder), yabancı bir ortakla ama güzel bir fabrika açtı ve oradan tüm Türkiye’ye bu ürünleri satmak üzere hareket edecek. Esasında hepimiz kendimizden başlamalıyız bu işe… Siz, ben kullandığımız telefonlardan, kullandığımız cihazlardan, kullandığımız araçlardan kendimiz yapmadığımız sürece, başkalarına bunu söylememizin çok da etkili olmasının zor olduğunu düşünüyorum. Kendimiz başlamamız lazım… Bakın şöyle bir yanlış da var. Hadi telefonları çöpe atalım, tekrar yenisini alalım. Bizim istediğimiz bu da değil… Varsa ve yenilediğimiz takdirde, bunun yerli ve milli olanını tercih etmemiz. Bu da biliyorsunuz farklı bir ekonomi doğuruyor. Cebinde kullandığını at, yenisini al. Milli serveti de heba etmememiz lazım. Başta kamu olmak üzere hepimizin buna dikkat etmesi gerekiyor. Şimdi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da bu konuda bazı hamleler yaptı. Ticaret Bakanlığı’nın da benzer hamleleri var. Bizler kullanıcı olarak, kullandığımız ürünlerin, özellikle yerli muadili varsa, sadece yerlisini almak konusunda çok ciddi çabalarımız olabilir. Evrensel projesinden örnek vermem gerekirse gene bizim o yüzde 30, 40, 45’e benzer şekilde evrensel projesi daha önce başlamış ve süre gelen bir proje olduğu halde yerlilik oranı artması için ULAK’ın belirli bir oranda orada bütün ihale vs bittikten sonra da kullanılmasıyla ilgili şart koşuldu ve ULAK baz istasyonları evrenselde de kullanılacak. Biz kamuda biz kendimiz buna dikkat etmediğimiz sürece başkalarının buna uyması, yani söylediğimizin para edebilmesi için, sözümüzün aksiyon olduğunu gösteriyor olacağız.”
Yerli yazılım ve Pardus
Adalet ve Kalkınma Partisi, tüm belediyelerine bir genelge yollayarak işletim sistemi olarak Pardus’un kullanılması konusunda bir talimat verdi. Pendik Belediyesi, Pardus’a geçerek 12 milyon TL gibi bir tasarrufta bulunduğunu açıkladı. Peki, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan’ın bu konudaki düşünceleri neydi?
“Gerek Pardus, gerek yazılım, gerek donanımda yerli ne varsa onun olması lazım.” diyor Sayan ve ekliyor: “Pardus’un kullanabileceği her alanda, Open Office, Libre Office birçok farklı program da var. Kullanabileceğimiz her alanda bunu öncelikle kullanmalıyız ve bunun kullanılabileceği yerler belli. Bakın, siber güvenlikte ve kullandığımız cihazlarda, şöyle bir etrafınıza bakın kullandığımız cihazlara, kamunun kullandığı bilgisayarlara… Bunları ne kadarı yerli ne kadarının muadili var da kullanılmıyor diye bakacak olursak, esasında durum ortaya çıkıyor. Muadili olan hepsinin olabilmesi konusunda biz gençlerimizi, şirketlerimizi bütün bu ürünlerin en azından hadi donanım bir noktaya kadar, yazılımlarını yerlileştirelim ve o yerlileştirdiğimiz yazılımlarla, kripto algoritmalarıyla, bu donanımları kullanalım diye sürekli teşvik ediyoruz. Bakanlığımız görev kapsamında şimdiye kadar 5G, şebeke ekipmanlarının yerlileştirilmesi, siber güvenlik konularında şimdiye kadar 5G konusunda yaptıklarımızın çok benzeri bir şekilde gerek üniversitelerle gerek diğer firmalarla yerliliğin arttırılması konusunda çalışmalar yapıyoruz.”
5G düşündüğümüzden de yakın
Söz 5G’den açılmışken, bir konuşmasında “5G düşündüğünüzden de yakın…” diyen Dr. Sayan’a, “Ne kadar yakın?” diye soruyoruz… Kendisi yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini hatırlatıyor…
“Hatırlayacağınız gibi 4,5G frekanslarını verirken cumhurbaşkanımız 5G’ye geçiş neden olmasın demişti. Bu çok ciddi bir öngörüydü. Sizler de birçok kez gitmişsinizdir, haberleşme konularının kalbi esasında Barcelona’daki GSMA etkinliğinde atmakta… Her sene bu etkinliğe gittiğimizde, önceleri 5G için 2021’ler, 2022’ler söyleniyordu. İlk denemeler birçok ülkede yapıldı ama şebekede ticari kullanılmak üzere gördüğümüz o ki, bizim de frekans ihalesinde gösterdiğimiz şekilde 5G tahmin ettiğimiz o 2021’lerden vs. çok daha önce ticari olarak, sınırlı bir biçimde büyük şehirlerde kullanılmaya başlanabileceğini öngörüyoruz.”
Peki, 2020’de 5G’yi İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde görebilecek miyiz acaba?
“Aslında 5G’nin testlerini, Ankara’da 5G vadisinde yapıyoruz. Ticari olarak kullanılabilmesi için tarih verirsem uymamız gerekir. Bu nedenle doğrudan tarih vermek istemiyorum. Bu yaptığımız testler doğrultusunda inanıyorum ki operatörlerimiz 5G hizmetini en hızlı şekilde sunacaklar ama esas hedefimiz bunu yerli, milli imkanlarla sunabilmek… Onun üzerine de çalışmalarımız devam ediyor.”
Dr. Ömer Fatih Sayan kimdir?
Dr. Ömer Fatih Sayan, 1977 yılında İstanbul’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektronik Mühendisliği, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümlerini bitirdi.
Yüksek Lisansını burslu olarak Almanya Münih Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Haberleşme Mühendisliği’nde İnsan Makine Haberleşmesi alanında yapan Sayan, doktorasını ise İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyomedikal Mühendisliği’nde Duygusal Zekâ Modeli oluşturulması konusunda yaptı. İngiltere Oxford Üniversite’sinde ise ‘Diplomasi’ eğitimi aldı. 1995 yılında iş yaşamına başlayan Sayan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ardından Türkiye, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sektörle ilgili özel şirketlerde yonga üretimi, cep telefonu tasarımı ve AR-GE alanlarında çalıştı. Silikon Vadisi İnisiyatifinde görev alarak girişimcilik konusunda çalışmalarda bulundu.
Türkiye ve Almanya’da çeşitli üniversitelerde Bilişim Hukuku ve Bilişimde Yeni Trendler konularında dersler verdi. Araştırma konularıyla ilgili çeşitli konferanslar ve bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda makaleleri bulunmaktadır. 2007-2014 tarihleri arasında Başbakanlık’ta Başbakanlık Müşavirliği ve Başbakan Baş Müşavirliği görevinde bulunan Sayan, Ocak 2014’te ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu üyeliğine atandı.
27 Mayıs 2015 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Kurul 2. Başkanlığı görevine seçildi. Bir süre vekaleten başkanlık yapan Sayan, daha sonra BTK Başkanı olarak atandı. İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Sayan evli ve iki çocuk babası.