Gazeteciliğin temel taşlarından, olmazsa olmazlarından biridir başarı öyküleri. Çünkü özellikle anlatılması zor konuları anlatmanın en kolay yolu onu hikayelerle vermektir. Öğrenmenin temelinde hikayecilik vardır. Siz bir konuyu öğrenmeye çalışırken beyninizin iki bölgesi çalışıp aydınlanırken bunu hikayeleştirdiğinizde en az iki üç kat fazla bölgesi aydınlanır beynimizin.
T
eknoloji basınında başarı öykülerini anlatmak hep çok zor oldu. Özellikle kamu alanında yapılan haberlerde bahsi geçen konuların içinde hep yurt dışından yaptığımız teknoloji alımları, bunların devlet içindeki sınırlı bilgi birikimiyle kullanımı ve şartlar değiştiğinde yeniden alım yapmamız gündeme geliyordu. Yarattığımız başarı öyküleri ne yazık ki teknolojiye verdiğimiz paranın tutarından öteye geçemiyordu.
Dünyanın ve teknolojiye olan yaklaşımların değişmesiyle farklı şeyler konuşur olduk. Teknoloji ucuzladı, teknolojinin eskiden sır gibi saklanan kaynakları açıldı. Türk insanı son 20 sene içinde teknolojiye daha çok ilgi göstermeye başlarken teknoloji yaratabileceğinin, kendi gücünün de farkına vardı ve ilerleme kavramını kendine düstur edindi. Belki bilgisayarın kalbi olan yongayı üretemiyordu belki bilişimin kalbi olan işletim sistemlerini yazamıyordu yurt dışında gelinen seviyede. Ama bunları kullanarak dünyada elde edilmemiş katma değer seviyelerini yakalayabilmeye, vatandaşını diğer ülkelerin aynı donanım ve yazılımlarla mutlu edemediği kadar mutlu etmeye başladı.
Plastiği başarı öyküsüne çevirmek
Başarı öyküsü denince ne anlamamız lazım? Cevap çok basit aslında: Teknolojinin bizim hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olması, biz yaptığımız şeylerin teknolojik bir altyapıya sahip olduğunu bilemememiz aslında en büyük başarı öyküsü. Biz bunları teknolojik olduğu için değil, işimize yaradığı için kullanıyoruz.
Örneğin bir bankadan aldığımız yakın alan teknolojisiyle bezeli kartımız var elimizde. Farklı bankaların veri sistemleri güvenli olarak devletin ilgili veri sistemleriyle konuşuyor. Beher yakın alan kartının tek olmasını ve isme bağlanmasını garanti altına almışız. Yakın alan kontrol sistemleri kanunun izin verdiği her hızda bu kartın bilgilerini okuyabiliyor. Bu arada kartın içindeki kredinin bitmesi durumunda devletin ilgili sistemleri bankayla güvenli iletişim kurarak banka hesabından kartın yeniden doldurulmasını sağlıyor. Bütün bunları yapan cihaz arabamızda gözümüze takılmayacak kadar küçük tasarlanmış. Oysa vatandaş saydığımız bütün bu teknolojik gelişmelerden haberdar değil. O sadece OGS harflerini biliyor ve köprüden, tünelden, otoyoldan geçmesini sağlıyor. Bu kadar.
Kamu Teknolojileri Dergisi olarak size bu başarı öykülerini yaratan insanlarla buluşturmayı hedefliyoruz.
Bir numarayla tüm reçete
Bir başka altında sihirli teknolojilerin yattığı hizmeti hatırlayalım: Siz, çocuğunuz veya ebeveynleriniz doktora gidiyor. Doktor sizi muayene ediyor. Sizi tahlillere yönlendiriyor ve oradan veriler otomatik olarak önüne düşüyor. Buradan çıkardığı sonuçlarla size bir tedavi oluşturuyor. Bunun için eskiden sadece hiyeroglif uzmanları ve eczacıların okuyabileceği, kaybolabilen veya yırtılabilen bir kağıt parçası vermektense birkaç haneli bir kod veriyor. Siz bu kodu alıp eczaneye gidiyorsunuz. Eczacı bunu bilgisayarına girdiği andan itibaren müthiş bir sihir başlıyor. Sistem sizi tanıyor, daha önce yakın zamanda bu ilaçtan alıp almadığınızı inceliyor. Bunu yazan doktorun onayını görüyor. Böylece sosyal sağlık siteminin kandırılmasını amaçlayan kötü niyetli kişilerin önüne geçiyor. İlaç satan bazı insanların ekstra para alma çabalarını sonuçsuz bırakıyor ve ilacınızı size anında sunuyor. Bunu tek yapan siz olsanız gayet basit bir işlem bile sayılabilir. Ancak 750 bin kilometrekarelik, 81 ilin bulunduğu, 75 milyonun yaşadığı ülkede eş zamanlı on binlerce insanın bunu yapması işi gerçekten de sihir boyutuna getiriyor. Vatandaş buna elektronik reçete diyor ve geçiyor.
Bunlar dünya çapında ses getirmiş, bizim için sıradanlaşmış iki proje. Eğitimi düşünün, enerji dağıtımını, otoyol düzenlemelerini, telekomünikasyon dünyasını, tarım ürünlerinin düzenlenmesini, milyonlarca insanın sosyal güvenlik şemsiyesi altına sokulmasını, devlet kadar büyük bir mekanizmanın kendi ihtiyaçlarının tedarikini tamamen şeffaf bir biçimde herkesle paylaşmasını, bir avukatın müvekkiliyle ilgili bilgilere hemen ulaşabilmesini, ekonomiye katkı veren aktörlerin anında tüm bilgiye olanca şeffaflığıyla erişebilmesini… İşte bunlar ve burada sayamadığımız yüzlercesinin barındırdığı sihri size başarı öyküleri olarak sunmayı hedefliyoruz.
Kamu Teknolojileri Dergisi olarak size bu başarı öykülerini yaratan insanlarla buluşturmayı hedefliyoruz. Karar verenden, bu ürünü kullanılabilir hale getirenlere, ürünü üretenlerden hayatına dokunan insanlara kadar her yönüyle aslında ne kadar doğru adımlar attığımızı göstereceğiz size. Kamu yapısının içindeki görünmez kahramanların başarılarını ifşa edecek, bir yandan bunlarla gurur duymamızı diğer yandan aynı başarı öyküsünü yaratmak isteyecek kamu görevlilerinin elde edilmiş tecrübelerden faydalanmasını sağlayacağız.
Başarıya davet
Birbirimizin tecrübelerinden faydalanmamızı sağlayacağız çünkü dünya her seferinde yeniden başlayacak yolculuklarla hedefe ulaş
amayacak kadar hızlı dönüyor günümüzde. Her birimiz yarışa bizden öncekinin bıraktığı yerden başlarsak, bilgi kullanmayı bir bayrak yarışı haline getirirsek daha başarılı olabiliriz. Hatta başarılı olmamızın tek yolu bu.
Bu sebeple Ankara ve İstanbul’da kurduğumuz her biri 20 yılı aşkın teknoloji ve basın deneyimli kadromuzla başarı öykülerinizi kucaklamak için bekliyoruz. Biz bu öykülerle teknolojiyi anlamak, daha iyilerini yaratmak, halkın daha iyi kullanmasını sağlamak, özetle daha müreffeh bir ülkeye ulaşmak için elimizi taşın altına sokuyoruz.
Daha yüksek teknolojilerle bezeli bir Türkiye’de buluşmanın yolu kamu teknolojilerini desteklemekten geçiyor. Bunun için sizi her ay Kamu Teknolojileri Dergisi’nde buluşmaya bekliyoruz.